sakal : yaman kayıhan : 23102001  
 

 

Neredeyse 13 yaşımdan beri sakallarımı traş ederim. Başlangıçta ne sıklıkla traş olduğumu artık pek hatırlayamıyorum, ama okulda öğretmenlerin filan zaman zaman da olsa bana hafifçe de olsa gözüken sakallarım nedeniyle bir şeyler söylediklerini hatırlar gibiyim. Demek ki en azından başlangıçta çok sık traş olmadığım ortada. Çok uzundur ise hemen her gün sakal traşı oluyorum. Önce jilet ve traş sabunu yardımıyla bu işi hallediyordum ve yüzümü de sık sık kesiyordum tabii, ama sonradan traş makinesine döndüm. Sadece bazı hafta sonları yüzüme tatil verip traş olmamayı becerebiliyorum. O zaman da kirli suratlı birisi olup çıkıyorum, ama kime ne ..

Galiba ilk garipliği Mart'ın ortalarında keşfettim. Keşfettim demek de birap garip çünkü öyle pek de keşfedilmeyecek bir şey değil bu, ama başlangıçta süreç biraz yavaştı galiba. Neyse. Yüzümün sağ tarafında, yanağım ile çenem arasındaki bir sakal tanesi diğerlerine göre daha hızla uzamaya başladı birdenbire. Bunun nedenini hala bilmiyorum. Bilebilen de çıkmadı nedense ..

Önce sorun pek önemli değildi. Sakallardan birisi ters dönmüş sandım, hatta uzun bir sakal görünce bu ters dönmenin ortaya çıkması nedeniyle biraz sevindim bile. Kim sakalı ters dönsün ister ki ..? O uzunca sakal tanesini sonraki traşımda kestim ve sorun da bitti sandım, ama ne gezer. Öğlene doğru o meşum sakal tanesi neredeyse bir santime ulaşmıştı bile. Hala ne olduğunu anlayamamıştım. Eh sakal tanesinin uzamasını elim o noktaya gitmeden, aynaya bakmadan veya birisi bana söylemeden anlamama, en azından bu uzamanın hissedilebilirliği açısından olanak yoktu.

Ben de tuvalete gittiğimde aynada farkettim bir santimlik uzamayı ve hemen üstelik de kolayca çekip alıverdim o sakal tanesini. Küçücük bir sakal tanesinin verdiği küçük acı ise umurumda bile olmadı. Ama artık parmaklarım hep o noktaya gitmeye başlamıştı. Ne oluyor, uzama var mı, yoksa başka birşeyler de oluyor mu diye parmaklarım sürekli o noktadaydı. Bu arada unuttuğum da oluyordu. Daha akşam olmadan sakal tanesi bu sefer de bir santimi bile geçer hale gelivermişti gene. Ayna karşısına tekrar gitmeye gerek olmadan tekrar çekip alıverdim onu bende.

Akşam yemeğinden sonra uzama devam ediyordu ve bende onu çekip almayı yavaş yavaş alışkanlık haline getiriyordum. Henüz uzamamış olsa bile parmaklarım o noktadaki gezintisine devam ediyorlardı. Bu arada yüzümün başka yerlerinden de şüphelenmeye başladım ve sakal tanesinin biraz uzamasına izin vererek başka yerlerde de başka isyankar sakal taneleri var mı diye meraklanmaya başladım. Yüzümde başka terörist yoktu anlaşılan.

Ya saçlarım .. sıkı bir denetim onlarda da olmadığını gösterdi ve hemen çırıl çıplak soyundum ve vücudumu incelemeye başladım. Yok gibi gözüküyordu, ama ilk inceleme sadece kaba bir bilgi vermekten öteye geçemedi. Garip rüyalarla uyumuşum, pek hatırlamıyorum rüyalarımı, ama garip oldukları kesin çünkü ter içinde hem de bir kaç kere uyanarak geçen bir gece oldu.

Sabah bizim sakal tanesi artık 3 - 4 santimlik boyu ile arz-ı endam edivermişti. Daha onu yerinden etmeden gene önce saçlarımı ve soyunarak da vücudumu inceledim. Başka yoktu. Biraz içim rahatladı, ama o kadarlık bir rahatlama işte. Yoksa küçücük hem de bir tanecik bir sakal için içim içimi yemeye çoktan başlamıştı. Hısla koparttım ve üzerine de sıkı bir traş oldum. Sanki iyi traş olabilirsem yok olacakmış gibi geldi bana.

Üzerinden bir iki saat geçmemişti ki bu sefer 6 - 7 santimlik bir uzunlukluk ile karşı karşıya olduğumu anladım dehşetle. Bu arada da kendime hakim olup onu unutmaya, parmaklarımı o noktaya götürmemeye çalışmıştım. Uzadıkça veya uzamasına izin verdikçe kopartması, yerinden çıkartması da bir o kadar kolay oluyordu.

Sakal tanesi ile aramızdaki savaş çoktan başlamıştı da benim haberim yoktu sanki. O bir yandan uzuyor, ben de diğer yandan onu yerinden ediyordum. Sorun bu kadarla kalsa iyi, ama o benden baskın çıkıyor ve her koparışımdan sonra daha büyük bir hızla uzuyordu .. Bunun onun yanına bırakmamaya karar vererecek o uzadıkça bende kopartmaya başladım. Şimdiden bir cımbız edinmiştim bile. O çıkıyor, ben çekiyordum. Bunu yarım saatte bir yapmak pek de zoruma gitmedi. Parmaklarım nasılsa devriye geziyor ve sakal tanesini sıkı bir denetimde tutuyordu. Sonra da onu çekip alıveriyordum.

Dedim ya, o benden baskın çıkmayı bir kere kafasına koymuş olmalı. İşte bir gariplik daha. Önce sakal tanesinin benimle savaştığını kabullenmişken, şimdi de onun kafası olduğuna karar vermiştim bile.

Yalnız olduğumda görüntü açısından önemli bir sorunum yoktu tabii, ama savaş asıl o zaman şiddetleniyordu. O çıkıyor, ben çekiyordum hırsla. Bazan da bırakıyordum uzasın .. Bir tür komiklik bile vardı bunda sanki. Hatta bir ara 20 - 30 santim uzadığında ucuna bir fiyonk bile yaptım kendi kendime. Henüz kimse sakal tanesi ile bu garip birlikteliğimizi ve savaşımızı bilmiyordu. Bilmesinler tabii. Böyle şeyler başkasına nasıl söylenir ki ..?

Aradan bir kaç hafta geçtiğinde artık doktora danışmaya çoktan karar vermiştim. Öyle pek doktora gitmemek gibi saçma bir yönüm de vardır, ama bu doktordan kaçılabilecek bir durum olmaktan çoktan çıkmıştı. Belki baştan gitmeliydim doktora, ama olmadı işte. Doğrusu ise gitmedim, gitmek istemedim. Doktorum eski arkadaşlarımdan biriydi ve çok da ilgilendi. Bir sürü test istedi, test sonuçlarına baktı. Ben de her şeye karışırım ve bilmek isterim ya, test sonuçlarına ben de bakmak istedim. Hatta sonuçları birlikte de değerlendirmeye çalıştık desem yeridir, ama ortada sonuç yoktu ki. Bunu başka testler de izledi, ama sonuç ortaya çıkamadı bir türlü. Malum sakal tanesi ise uzamasını sürdürüyordu.

Artık yüzümün o noktasına çokca insan içine çıkmam gerektiği hallerde bir yara bantı yapıştırıyordum. Sakal tanesi ise buna da önlemini almakta gecikmemişti. Bir gün gene böyle bir yara bantı yapıştırmıştım ki bizimkinin arasından sızma çabalarını hayretle gördüm. Sanki betonu delen yabani otlar gibi hırslı ve inatçıydı. Bir yandan ona her çabamda yenilsem de, diğer taraftan da onun çabalarını beğeni ile izlemekten kendimi alamıyordum. Nede olsa başarılı bir hasım sayılırdı.

Sonunda sakal bırakmaya karar verdim. Öyle ya, madem ki birisi bile böyle uzamak istiyorsa, bırakayım da hepsi uzasındı. Böyle olunca hem o çok da uzasa arada kaynar diye düşündüm doğrusu. İlk sakal bıraktığım haftalar savaş açısından değişen bir şey olmadı. Diğerleri henüz çok kısaydılar, ama o çok daha hızlı uzayarak kardeşlerine santimlerce fark atıyordu. Bir iki ay sonra epeyce sakallı bir adam olup çıktım. Doğrusu ya bu sakallılık ile bizimkini arada da kaybedebildim. Aralarda kaybedebildim, ama bu ancak başka insanlar için geçerli olabilecek bir avuntuydu çünkü ben biliyordum onun diğerlerinin arasında dolaşa dolaşa yoluna devam ettiğini.

Bir tek sakal tanesi yüzünden sakallı bir adam olup çıkmıştım. Bu sadece görünümümümdeki değişiklikti, ama aslında içten içe küçük bir kavga gibi başlayan itişmemiz, giderek bir savaş, hatta bir dünyalar savaşı haline gelmişti çoktan.

Bir tek sakal tanesi, karşısında da ben. Bu savaşı hiç bir gün kazanamıyordum. Gün dememeli belki de, çünkü daha gün bitmeden o savaşını bir kaç kez kazanmış oluyordu. Benim küçük galibiyetlerim onu koparttığım anlar ile sınırlı kalıyordu. Gerçi uzayan oysa da koparan hep ben olduğum için bu savaşı benim kazandığım söylenebilirse de, onun uzaması değil durmak, hatta arttığı için kaybeden ben oluyordum, hem de sürekli olarak.

Buraya kadar anlattıklarım işin sadece başıydı. Aradan geçen aylar sonrasında artık savaşı bırakıp, yenilgiyi bütünüyle kabullendim. Şimdi artık dışarı hiç çıkmıyorum, işimden de ayrıldım. Tek başıma meşum sakal tanem ve ben birlikte yaşamayı öğrendim sanırım. Sadece geceleri bir iki tur atıp gene evime, yalnızlığıma, sakal tanem ile arkadaşlığıma dönüyorum artık.

İkimiz de mutluyuz galiba .. O ise hiç durmadan uzamaya devam ediyor. Eh uzasın bakalım, ben de tek tanesi uzun sakalımla mutlu olmaya çabalarım. Yapacak bir şey kalmadı artık ..

Konu sakal tanesi olunca siz de bir yerlerinizi bir kontrol edin bakalım .. Kim bilebilir ki, değil mi ..?