konuşma zinciri : hacer erar: 19032002  
 

 

 

 

 

 

Kızımın dinlediği müziği
Anlamaya çalışıyorum.
Bazılarını sevdim,
Bazıları başımı ağrıtıyor.
Çocukluğum,
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geçti.
Kulaklarım, Türk Müziği nağmeleri ile dolu büyüdüm.
Üniversitede okurken,
Klasik müzik konserlerine gitmeye başladım.
Ama gene de,
Dertliyken Türk Müziği ile ağladım
Mutluyken Türk Müziği ile güldüm.
Yurtdışında katıldığım bir gençlik festivalinde,
Biz mastika ile oynarken,
Çek'lerin klasik müzik ile kendilerinden geçmelerine
şaşırıp kaldım.
Her tür müziği dinlerim de,
Bazılarını neden daha çok severim ki acaba?

Müzik kulağı olan insanlar
Anadili dışındaki yabancı dilleri de
Çok kolay öğrenirler.
Kulağı iyi olan her dili iyi öğrenir,
Hiç duymayan kendi anadilini bile konuşamaz.
Aileler, ancak çocuk dört-beş yaşına gelip de
Bir türlü konuşmaya başlamayınca
-"Bunda bir gariplik var." diyerek,
Çocuğu doktora götürür ve aslında,
Sadece sağır olduğunu öğrenirler.

Hiç göremediğimizi veya,
İyi göremediğimizi çabuk anlarız.
-"Anne tahtayı göremiyorum."
-"Evladım, şu gazeteyi bana okur musun?"
Çaresi de uzun yıllardır bilinir.
İrili ufaklı gözlükler, rengarenk lensler vardır.
Sunucu Mehmet Ali Erbil'den sonra
Eski Türk filmlerinde
'Evde kalmış sekreter kız' tiplemesinde kullanılan
Kalın kenarlı gözlükler bile
Gururla takıyor oldu.
Gözlüklerini bir statü göstergesi yaparcasına
Göstermekten zevk alan insanlar,
Kulak problemlerini çözen,
Gözlükle benzer işlevi yapan
İşitme cihazlarını
Saklamak için elinden geleni yaparlar.

Halbuki işitme cihazı,
Benim diyen bir gözlükten bile daha pahalıdır.
Bu nedenlerle işitme cihazları nerede ise
'Görünmez' yapılacak ve hatta,
İnsanlar ameliyat riskini göze alıp
Kulak içine yerleştirilmesini bile isteyecekler.

Duymuyor olmak sanki ayıptır.
Çok gürültülü bir ortamda
Konuşulanı iyi anlamasak bile,
Bir şeylere yakıştırıveririz.

Yapılan esprilerin çoğu
Duyamayanlarla ilgilidir.
-"Mirim Akbank'a mı gidiyorsun?"
-"Hayır, Akbank'a gidiyorum."

Hastalık ve yaşlılık nedeniyle
Konuşulanları anlamamız azalsa da
Kimseler bilsin istemeyiz.

Duyamayan çocuk hep öfkelidir,
Her fırsatta bağıra bağıra ağlar.
Sadece sağır olmasına rağmen,
-"Ya bu çocuk yoksa geri zekalı mı?" diye
Düşündüğümüz bile olur.

Duyamayan yetişkinler, çoğunlukla mutsuzdur.
ınsanlardan uzak olmayı tercih ederler.
Bilgi ve becerilerini
Üretime aktarmakta zorlandıkları için de
Mutsuzlukları artar.
Halbuki onlar,
Çok zeki, becerikli,
ıyi gören, dokunan,
Ama,
Sadece sağır olan insanlardır.

İnsana dair ,
Çok sayıda olguyu ilgilendirdiğinden
Duyamamak çok zordur.
Duymak,
Bedenimizin kapısının çalınması gibidir.
-"Kim o? sorusu gelmedikçe,
'İçerde birisi var.'
Tanımını yapamayız.
Kapımız çalınmıyorsa,
Neden durup dururken
-"Kim o?" diyelim.
Ya da,
Kapımız hiç çalınmadıysa
Konuşmayı nereden bilelim.

Konuşmak kendimizi
İfade etmektir.
Buna şiddetle ihtiyaç duyarız.
Biz iyi yapamıyorsak,
İyi yaptığını düşündüklerimizi
Mebus yaparız,
En sevdiğimiz yazar veya
Sanatçı olurlar.

Konuşabilme,
Yani, kendini tanımlama
İnsanoğlu için o kadar önemlidir ki,
İyi konuşabilmek için
Nerede ise bedenimizin tamamını
Kullanmaktan çekinmeyiz.

İngilizce öğrenirken
Gramer ve kelime bilgimin eksikliğinden
Derdimi anlatan kadar
Kan ter içinde kalıyordum.
Eskiden derken,
Elimle arka tarafı gösterir,
Onaylarken başımı sallardım.
En sonunda,
'Rol yapma yeteneğim bile keşfedilmiş oldu! '
Bu yüzden bir yabancı dili
İyi bilmeyenlerin sohbetlerini izlemek
Çok eğlencelidir.
Anlatanlar çok hareketli,
Dinleyenler de, çok neşelidirler.

Konuşabilme,
Çok sayıda organımızın
Koordine çalışmasını gerektirir.
Bir kere önce
İyi bir kulağın olacak,
Sesi iyi duyacaksın.
Sonra,
Daha önce bildiklerinle karşılaştırıp
Anlayacaksın.
Ne yapman gerektiğine karar verdikten sonra,
Derin bir nefes alacak,
Ses tellerine kasıl veya gevşe denilecek,
Sonra ağız kapanacak,
Diş oynayacak,
Dil geri çekilecek ki sen de,
-"Kim o?" diyeceksin.
Bu zincirin
Herhangi bir yerindeki kopma,
Kendimizi ifade etmemizi engeller.
En temel ihtiyacımızdan birisi olan
'Kendimizi tanımlama'
Ve bunu yaparken kullanabileceğimiz
Konuşma konusunda
Doğa aslında esnek davranmıştır.
Bize, konuşma yeteneğimizi
İstediğimiz kadar,
İıstediğimiz gibi,
Geliştirme şansı tanımıştır.
Bebeğin beynindeki
Konuşma zinciriyle ilgili yapılar
Anne karnından başlamak üzere
Oya gibi işlenebilir.
Dağın tepesinde
Bir musluk açtığımızı düşünelim.
Akan su,
Önce sadece, en kolay yollardan geçerek
Aşağı dökülür.
Su akmaya devam ettikçe
Eski yollar pekişir.
Sonra yan dallar oluşur.
Konuşma zinciri de böyle,
Bir süreç içinde zenginleşir.
Daha sonra mı?
Daha sonra yapacak fazla bir şey kalmaz.

Yetişkin yaşlarımda
Daha önce hiç dinlemediğim
Bir müziği dinlerken,
Çocukluğumda itibaren açılması gereken kanallar
Bulunmadığından ve
'Çok sevdiğim şeyleri sakladığım nostalji sandığımda' da
Karşılaştırabilecek bilgiler olamadığından,
Kızımın sevdiği müziği dinlerken
Bir süre sonra
Başım ağrıyor olmalıydı.

Daha önce OTOSKOP, 1:45-46, 2001'de yayınlanmıştır.